Şehit Düştüğü Tarih: 31 Mart 1998
Şehit Düştüğü Yer: İzmir
Doğduğu Tarih: 1968
Doğduğu Yer: Bolu, Düzce, Çilimli
Beldesi
Ege
Bölgesinde, yoldaşları Metin ANDAÇ, Hasan AYDOĞAN ve Mehmet Ali MANDAL ile birlikte
gözaltına alındılar. Gözaltına alındıkları kabul edilmedi ve kaybedildiler.
Yaklaşık
bir yıl sonra, itiraflarda bulunan Turan Ünal adlı kontrgerilla elemanı, dört
devrimcinin Foça’daki askeri birliklerde işkence yapıldıktan sonra, kolları,
bacakları kırılmış olarak bir tekneye konulduklarını ve teknenin Seferihisar
açıklarında bombayla batırıldığını açıkladı.
Neslihan
USLU; Onu tanıdığımızda adını Hayat
olarak bilirdik. Neslihan olduğunu sonradan dergide resmi işlerini yaparken
öğrendik. Kendisi de Neslihan adına refleks vermezdi. Ailesi, okul akadaşları, çevresi herkes O'na Hayat diyordu. İsminin
Hayat olmasının yanı sıra bu ad ona yakışıyordu. Çünkü O hayat doluydu.
1968 yılında Bolu-Düzce'nin
Çilimli Beldesi'nde dünyaya gelen Hayat, Gürcü ve Sünni inançtan bir ailenin
kızıydı. Çocukluk yılları Çilimli'de geçti. İlk ve ortaokulu burada okuduktan
sonra lise öğrenimi için Çamlıca Kız Lisesi yatılı bölümüne kayıt yaptırdı. Bu
yıllarda okuma alışkanlığı edindi. En çok sevdiği Nazım'ın şiirleriydi. Lise
öğreniminden sonra 1986 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne girdi.
İ.Ü. Hukuk Fakültesi öğrencisi
iken DEV-GENÇ'li oldu. İstanbul'da yurtta kalıyordu.
1988 yılında okuldan atıldı. Okuldan atıldığını öğrenen ailesi Hayat'ı
memleketine götürdü. Ama O mücadele konusunda kararlıydı. Ailesini ikna etmeye
çalıştı. Ama ikna olmuyorlardı, bunun üzerine İstanbul'a mücadele etmek için
geri döndü. Gürcü'ydü. Ve bunu her fırsatta dile getirmeyi çok sever, Stalin'le
aynı milliyetten olmaktan haz duyardı. Devrim tarihimizdeki Gürcüleri sayar,
bak bunlar da bizdendi derdi. Ardından İ.Ü Edebiyat Fakültesini kazandı.
Hayat Hukuk Fakültesi'nde iken
çevresinde bulunan DEV-GENÇ'lilerin çoğu mücadeleyi
bıraktı. Hayat bir nevi yalnızdı. Yeni insanları toplamaya, onlarla ilişki
geliştirmeye, yeniden DEV-GENÇ yaratmaya çalıştı. Bazen yetmediği olurdu, o
zaman da bulduğu, tanıştığı insanları Devrimci Gençlik İrtibat bürosuna
getirirdi. Bu yeni insanlarla ilgilenişi hepimizin hoşuna gidiyordu. Çünkü
"anaç" bir görüntüsü vardı. O niyetle değildi elbette ama, örneğin dergiye geldiklerinde çay getirme, onlara oturacak
yer hazırlama, yanlarında oturma vb. sürekli onların etrafında pervane olurdu.
Bu tavrı eylemlere de yansırdı. Hukuk kitlesini toplar, onları korur kollardı.
Biri yeni bir görev aldı mı, bundan müthiş gurur duyar, övüne övüne anlatırdı.
İYÖ-DER'in
kurulmasıyla birlikte Hayat, İYÖ-DER kurucu üyesi oldu. Hukuk'tan atıldığı için
öğrenci değildi ve İYÖ-DER'in yasal kurucuları
öğrenci olmayanlardan oluşuyordu.
Devrimci Gençlik Dergisi'nde
çalıştığı '89-'90'lı yıllarda gençlik O'nu muhabir olarak tanırdı. Hukuk
Fakültesi öğrencisi Devrimci Gençlik dergisi muhabiri Hayat'tı O.
İYÖ-DER'den
bir süre önce okullara çalışmaya başlamıştı. İYÖ-DER kurucu üyeliğinden sonra
İYÖ-DER Beyazıt Bölge sorumluluğu yaptı. Devrimci Gençlik tarihinin en önemli
süreçlerinden biri olan merkezi örgütlenmenin kurulması ve merkezi örgütlerin
ülke çapında genel boykotlara imza attığı süreçte Hayat bir İYÖ-DER'liydi. Ve bir İYÖ-DER'li
olarak Beyazıt Bölgesi'ndeki boykotun başarısından birinci dereceden O'nun payı
vardır.
İYÖ-DER'in
"kış kampları" dediğimiz bir çalışması vardı. Sömestri tatilinde bir
hafta on gün eğitim çalışması yapılıyordu. Bu kamplardan birine Beyazıt
Bölgesi'nden beş-altı insanla katıldı Hayat. Ve burada bir eğitmen olarak
getirdiği insanları birer DEV-GENÇ'li olarak
yetiştirmeye çalışırdı. Çoğunlukla Beyazıt Aksaray Bölgeleri birlikte çalışırdı.
Ama bu iki bölge eylemlere daha fazla insan getirmek için birbirleriyle yarışırdı.
Yarışmanın Beyazıt temsilcisi Hayat'tı.
'92'de Devrimci Gençlik
Dergisi'nde yeniden çalışmaya başladı. Aynı emektarlığıyla, burada da çalışmaya
devam etti. Devrimci Gençliğin, bilgisayar vb. yoktu o zaman. Hayat'ın
çabalarıyla bilgisayar aldılar ve kendi mizanpajlarını,
sayfa düzenlerini, dizgilerini yapmaya başladılar. Ve tabii ki bu bilgisayarın
başında sabahlayan, derginin çıkması için matbaa peşinde koşturan, yeri
geldiğinde fotoğraf makinesini alıp eylemde görüntü yakalamaya çalışan, yeri geldiğinde
dergi balyalarını sırtlayıp taşıyan, mali ve hukuk işlerinin peşinde koşturan
yine Hayat'tı. Ve yine uykusuz gözleriyle ama,
gülmekten ve şakalaşmaktan da geri durmayan bizim Hayat'tı O. Kurumlar,
bölgeler, herkes tanırdı O'nu. Uzun süre dergide çalışması ve muhabirliğin yanı
sıra sıcakkanlı kişiliği, girişkenliği bütün Parti-Cephe ailesinin Hayat'ı
yapmıştı O'nu. 1992 Newroz'unda DEV-GENÇ, Kürt halkına
yönelik katliamların hesabını sormak için Beşiktaş DYP ilçe merkezini işgal
etti. Hayat, dergide çalışmasına rağmen, "ben gazeteciyim" demedi,
militan gazeteciliğin bir gereği olarak işgaldeki yerini aldı. Polisin azgınca saldırısı
sonucu çok sayıda işgalci yaralandı. Yaralananlar arasında Hayat'ta vardı.
Gözaltına alındıktan sonra üç gün hastanede kaldı. Daha sonra tutuklanarak
Bayrampaşa Hapishanesi'ne konuldu.
Hapishane'de dört ay yattıktan
sonra tahliye olarak özgürlüğüne kavuştu. Tahliye olduktan sonra yine
koşturmasına devam etti, kaldığı yerden. Tüm bu koşturma içerisinde eğitimine
ara vermedi.
Devrimci Gençlik dergisinin
sahipliği ve yazı işleri müdürlüğünü de yaptı. Bu görevinden dolayı yargılandı,
para ve hapis cezaları aldı. Bu cezalardan biri için tutuklanması çıktığında
Devrimci Gençlik'ten ayrılmak zorunda kaldı. Bu
bekleme süresinde de boş durmadı bir ajansa girerek çalıştı. Çalıştığı ajansta
yine Devrimci Gençliği'nin mizanpaj işlerini yapıyor
ve aldığı parayı da gençlik için kullanıyordu. Tutuklanması kaldırılınca bu
sefer Kurtuluş'ta çalışmaya başladı. Kurtuluş'ta da gençlikte olduğu gibi
çalıştı. Hem gençlik sayfasını hazırlıyor, hem de Kurtuluş'un mizanpajlarını yapıyordu. Yine uykusuz gözlerle bilgisayar
başında sabahlayan, gazeteyi baskıya yetiştirmeye çalışanların arasında yer alıyordu.
Kurtuluş'ta çalışmasına rağmen Devrimci Gençlik Dergisi'yle de ilişkisini hiç
kesmedi, her fırsatta onlara yardımcı oldu.
'95 yılı sonunda Marmara bölgesi
demokratik alanında görev aldı. Bu bölgede yaşanan bir operasyon sonucu kısa
sürede aranır duruma düştü. Ve artık her yerde, her kurumda görmeye alışkın
olduğumuz "bizim Hayat" ortada gözükmez oldu. Ama kimsede pek
sormuyordu onu. Çünkü O'nu tanıyanlar mücadelenin içinde olduğunu biliyordu. 31
Mart'ta İzmir'de gözaltına alınıp kaybedilmek istendiğinde geride on yıllık
dolu dolu bir devrimci yaşamı vardı.
(Yukarıdaki
özgeçmiş Halk için Kurtuluş dergisinin 2 Mayıs 1998 tarihli
79. Sayısından
alınmıştır.)
Hakkında
Daha Geniş Bilgi İçin...
Yoldaşları, yakınları
Neslihan Uslu’yu Anlatıyor: